Zirve bin bir emekle, sabırla örüldüyse kıymetlidir benim için…Yoksa bir başkasından yardım alarak, baba ya da kardeş parasıyla, torpille elde edilen başarıların zerre kadar değeri yoktur gözümde..
İnsan olmanın, bu yüreği hissetmenin, yetenekleri keşfetmeni , emek vermenin, hayata harç koymanın insanoğluna nasıl anlam kattığını, nasıl başarıya hırslandırdığını yaşamayan bilemez.
Bu bir boş bakış değil, kalıcı değerlidir.
İşte bu yüzden, zirveye uzanmaya çalışanların, işinde en iyisi olmaya çabalayanların, yamuk yapmayan, dürüst olanların bu “yoğun emekten” geçtiğine inanırım.
Kişiliğimden taviz vermeden, yaptıkları işe inanarak…
Çünkü onlar, geldikleri bu uzun yolda nasıl çabaladıklarını iyi bilirler, zor elde etmişlerdir, kolay bırakmak istemezler.
Ne marka değerlerine toz bulaşsın ne de isimlerine leke sürülsün dilemezler.
Çevremizde böyle bir çok insan var, işine “emekle” sarılan, insana saygı gösteren, taşıdığı soyadının değerini bilen…
0 insan mütevazidir; ilk bakışta size bu ışığı vermez ama dostlarından geçmişini dinleyince, bazı insanların bulundukları yeri hak ettiklerini çalışarak, didinerek kendi başarı hikayelerini oluşturduklarını anlarsınız.
Murat Türksal’ı bir yakın arkadaşım tanıştırdı bana… Kendisiyle ilk karşılaşmam doğa gezgini dostlarımla açtığım resim sergisine gelişiyle, bizlere destek vermesiyle oldu.
Karşımda mütevazi, güleryüzlü, dost canlısı bir insan vardı. Çektiğimiz fotoğrafları didik didik inceleyen, her birine ayrı yorum yapan, emeğin değerini bilen bu insan ,gerçek bir kazanımda bizim için… Sonradan anladım ki, Çiğli bölgesinde yıllardır müteahitlik yapıyormuş Murat Türksal…
Birbirinden özel siteler kurmuş, sattığı her daire sahibiyle dost olmuş, satıp terk etmemiş…
Kapkaççı değil yani, içten biri.Sonra onu gezgin dostlarımla,yeni bitmiş bir sitesinin açılışında ziyaret ettim.
Etrafında sevenleri, komşuları, daire sahipleri çember olmuş, keyifli bir kutlama yapıyorlardı. Herkes çok mutluydu. Alan da satan da…
Murat Türksal, şimdi yine aynı bölgede devasa bir sitenin inşaatına başlamış… Her gün işinin başında. Genç, dinamik, başarılı.
Murat Türksal şimdi mesleğinin zirvesini yaşıyor ama bunula da yetinmiyor, hep daha iyi bir geleceğin peşinde…
Sordum, soruşturdum gerçeğini… Bir sohbette bakın kendisini nasıl anlattı:
“Üniversite mezunuyum ben… Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi’ni bitirdim.8 yıl maliyede görev yaptım. Ancak yaptığım iş tatmin etmiyordu beni. Durağan,amaçsız yaşamak sıktı bir süre sonra…Kirada oturuyordum. Babamla ortak bir arsa aldık ev yapmak için…İnşaata başladık, her aşamasında rol aldım,çünkü işçiye verecek paramız yoktu. Projesini bir mimara çizdirdim. Sonra binanın su basmanından çatısına kadar her bölümünde çalıştım. Harç,tuğla taşıdım, en iyi malzemeyi kullanmayı öğrendim. Bitirdiğimizde içine geçip oturamadım, müşteri çıktı kendi dairemi bile sattım. Sonra beşer katlı binalar inşa ettim, siteler kurmaya başladım. Müteahitlik mesleğim oldu. Ancak bu güne gelene kadar bu mesleğe nasıl emek verdiğimi hiç unutmadım, en iyisini yapmaya çalıştım. Çünkü insanlarında birikimlerini, emeklerinin yatırdıklarını asla aklımdan çıkarmadım. Herkesi yerime koydum.”
Emek insanın ışığıdır, markasıdır. Üniversiteyi bitirip ayağına iş beklemek ya da kaderine razı olmak yerine daha mükemmel, daha iyi bir yaşamı tercih etmiş Murat Türksal..
Bunun içinde hem bedenen, hem fikiren emek vermiş.. Yani kimseden medet ummadan , kendi imkanlarını yaratarak…
Ben size bu köşeden , çalışmalarına inandığım Murat Türksal’ı anlatmaya çalıştım sadece…
Üniversiteyi bitirip, kendilerine imkan yaratmak yerine, evde oturup iş bekleyen gençlere örnek olsun diye…
Daha onun gibi onlarcası var, öyküleri emekle sarılan … Toplum değer katmayı amaç edinen insanların çoğaldığı bir dünya, sanırım daha güçlü bir yaşam kalitesi getirecek bizlere…
Gençler hayata bir de bu açıdan bakmalı.